Bir çok ülkede yapılan anketlerde; “Zamanınızın ne kadar bölümünü kapalı alanlarda geçiriyorsunuz?” diye sorulduğunda yüzde 66 oranında kapalı mekanlar cevabı alınsa da yapılan ileri düzeydeki bilimsel araştırmalar, aslında insanların zamanlarının ortalama yüzde 90’ını kapalı mekanlarda geçirdiğini ortaya koyuyor. Kapalı alanlarsa geçirilen süre hele bu alanlardaki hava kalitesi de düşükse, en az kötü beslenme veya egzersiz eksikliği kadar insan sağlığını kötü yönde etkiliyor.
Bu konuda bir bilinmeyen de kapalı alanlardaki hava kirliliğinin dışarıdan çok büyük oranda daha yoğun olduğudur. Solunum yolu hastalığı, astım, kalp hastalığı ve kronik akciğer hastalığı gibi çok ciddi sağlık sorunları ile ilişkili olan kötü hava kalitesi aslında, kapalı mekanlarda açık alanlara göre beş kat daha fazla olabilmektedir. İç mekan hava kirliliği ayrıca öksürük, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve göz tahrişi gibi kısa süreli sorunlara neden olabiliyor. Alerjiden etkilenen insanların yüzde 16’sı havalandırma sistemi içindeki mantar ve bakteri ile olan direkt ilişkiden etkilenmektedir.
Geçtiğimiz süreçte tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizde yapılaşmanın çoğalmasıyla birlikte toplum artık kapalı alanlarda yaşamak, çalışmak ve sosyal yaşamlarını sürdürmek zorunda. İnsanlar tüm zamanlarını alışveriş merkezleri, ofis katları, plazalar veya evlerinde geçirmekteler. Bu kadar yapılaşmanın sonucu olarak ısıtma-soğutma sistemleri ile birlikte çalışan havalandırma sistemleri de hayatlarımıza girmiş oldu. Gelişen teknoloji ile daha ileri noktaya ulaşan bu sistemler, kapalı kutu olarak nitelendirebileceğimiz binaların, dışarıdan taze hava alıp, içinde dolaştırmasını sağlamanın yanında, tasarruf gerektiğinde aynı havayı özel sistemler ve filtreler ile çevirebilmesini mümkün kılar. Aslında önemli olan, binalar yapıldıktan sonra bu cihazlara bakım yapılarak mekanlarda kaliteli havanın sürdürülebilir olması çok önemlidir. Eğer hava kalitesine dikkat edilmezse 200 metrekarelik bir ofiste, hasta olan en köşedeki kişi, diğer köşedeki kişiyi hasta edebilir bunun akabinde bina içindeki kişilerde halsizlik yorgunluk belirtileri başlar ve insanların bağışıklık sistemi zarar görür.
Dünyada her sene 5.5 ile 7 milyon arasında kişinin hava kirliliğinden dolayı öldüğü düşünülüyor. Bu sayının 4 milyonu ise kapalı mekandaki hava kirliliğinden kaynaklanıyor. Hasta Bina Sendromunun sağlığı olumsuz etkilemesi dışında başka olumsuz sonuçlara da yol açan bir faktör olarak kalmıyor. Sendromun oluşmasına sebep olan belirtiler, sağlık harcamalarının artmasına ve iş gücü kaybının yaşanmasına da sebep oluyor.
Günümüzde birçok çalışma alanında doğal havalandırma mümkün olmadığından şartlandırılmış sistemler ile havalandırma sağlanmaktadır. Birçok ekipmandan oluşan bu havalandırma sistemleri zaman içerisinde ortamdaki toz ve bakteriler gibi birçok sebep ile kirlenmekte ve istenilen taze havayı sağlamaktan çok uzak bir noktaya gitmektedir. Düzenli olarak bakım ve temizlik işlemlerinin yapılmaması birçok bakterinin üreyerek farklı ortamdaki hava kalitesini düşürmekte, çalışanların çeşitli şekillerde hasta olmasına neden olmaktadır. Virüs ve bakterilerin yayılımın hızla artığı günümüzde havalandırma sistemlerinin dezenfekte edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Temiz ve pürüzsüz bir yüzeye oranla kirlenmeye başlamış ve pürüzlülüğü artmış bir yüzeyde kir ve toz parçacıkları daha kolay ve fazla birikmektedir. Metalik yüzeye yapışan nemli kir, toz topaklarında üreyen küf ve mantarlar aynı zamanda nem tutulmasına da zemin hazırlayarak korozyonu başlatmakta yada korozyonu hızlandırmaktadır. Korozyondan kaynaklanan malzeme problemleri hava kanalının ömrünün kısalmasına sebebiyet vermektedir. Bu yüzden havalandırma kanal temizliği belirli periyotlar içerisinde yapılmalıdır.
Mevcut hijyen standartlarına sürdürüldüğünde sporların, bakterilerin ve virüslerin yayılması tam olarak engellenemez. Bu durum konfor havalandırmasında enfeksiyonlara neden olmaktadır. Havalandırma sistemlerinde mikroorganizmaların yayılması ise küfe veya düşük ürün kalitesine neden olmaktadır.
İç ortam havasının korunabilmesi için, havalandırma kanallarının mikroorganizma yükü taşımaması gerekmektedir. Yapılan havalandırma dezenfeksiyon uygulamaları ile havalandırma kanalları dezenfekte edilerek, kurulan sistemler ile dışarıdan gelecek olan yükler ve kanal içerisindeki oluşumlar da engellenmektedir.
Zorlanmış taşınım ile hava sağlayan sistemlerde genellikle rastlanan klima santralleri ve fanların filtrelerinin değişmesi veya temizlenmesinin yanında bu ekipmanların iyice temizlenip dezenfekte edilmesi de oldukça önemlidir. Klima Santrali dezenfekte edildiğinde bu ekipmanın içerisinden geçen hava artık daha temiz bir hal alacağından verildiği ortama da bakteri taşımak yerine bu bölümlerinde dezenfekte edilmesine yarar sağlayacaktır.
Klima Santralleri çalıştığı ortamlara ve çalışma periyotlarına göre düzenli olarak temizlenip dezenfekte edildiğinde, cihazın bakım periyodun iyileşme sağlanacağından bakım maliyetleri de azalacaktır. Serpantinlerin yüzeyinde oluşan 1 mm kalınlığındaki kir tabakası ısı transferini yaklaşık olarak 1/10 civarında azaltarak aynı ısıl verimi elde etmek için harcanan enerjinin % 10 oranında artmasına neden olmaktadır. Bu durumda işletme giderleri açısından bir önem teşkil etmektedir.
Muntes Mühendislik olarak, klima santrali dezenfeksiyonu ve havalandırma sistemi dezenfekte edilmesi konularında da hizmet vermekteyiz. Bu nokta oldukça önem arz eden ve piyasada dezenfektan olarak kullanılan kimyasallar yerine Muntes Mühendislik olarak insan sağlığına verdiğimiz önemden dolayı doğal ve çevreci solüsyonlar kullanmaktayız. Serpantin yüzeyine yapışarak ısı transferini engelleyerek enerji israfına neden olan kirlilik özel çözücüler ile temizlenmektedir. Bu amaçla kullanılan temizleyiciler basınçlı su yardımı ile serpantin yüzeyine püskürtülür temizleme işlemi sonrasında yine basınçlı su ile serpantin yüzeyinin durulanması işlemi yapılır.